SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

TAHARA BAHSİ

<< 151 >>

DEVAM: 60. Mestler Üzerine Meshetmek

 

130 حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا عِيسَى بْنُ يُونُسَ حَدَّثَنِي أَبِي عَنْ الشَّعْبِيِّ قَالَ سَمِعْتُ عُرْوَةَ بْنَ الْمُغِيرَةِ بْنِ شُعْبَةَ يَذْكُرُ عَنْ أَبِيهِ قَالَ كُنَّا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي رَكْبِهِ وَمَعِي إِدَاوَةٌ فَخَرَجَ لِحَاجَتِهِ ثُمَّ أَقْبَلَ فَتَلَقَّيْتُهُ بِالْإِدَاوَةِ فَأَفْرَغْتُ عَلَيْهِ فَغَسَلَ كَفَّيْهِ وَوَجْهَهُ ثُمَّ أَرَادَ أَنْ يُخْرِجَ ذِرَاعَيْهِ وَعَلَيْهِ جُبَّةٌ مِنْ صُوفٍ مِنْ جِبَابِ الرُّومِ ضَيِّقَةُ الْكُمَّيْنِ فَضَاقَتْ فَادَّرَعَهُمَا ادِّرَاعًا ثُمَّ أَهْوَيْتُ إِلَى الْخُفَّيْنِ لِأَنْزَعَهُمَا فَقَالَ لِي دَعْ الْخُفَّيْنِ فَإِنِّي أَدْخَلْتُ الْقَدَمَيْنِ الْخُفَّيْنِ وَهُمَا طَاهِرَتَانِ فَمَسَحَ عَلَيْهِمَا قَالَ أَبِي قَالَ الشَّعْبِيُّ شَهِدَ لِي عُرْوَةُ عَلَى أَبِيهِ وَشَهِدَ أَبُوهُ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ

 

Muğire b. Şu'be'nin oğlu Urve babasının şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Biz Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile beraber bir deve süvarisi topluluğu içinde bulunuyorduk. Yanımda bir de su kab'ı vardı. Resul-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) ihtiyacı için dışarı çıktı, biraz sonra geri döndü. Ben kendisini su kabıyla karşıladım ve ona su döktüm. Ellerini ve yüzünü yıkadı, sonra da kollarını (sıvayarak) dışarı çıkarmak istedi. Halbuki üzerinde yenleri dar, yünden (dokunmuş) bir Rum cübbesi vardı. Cübbe dar gelince kollarını cübbenin altından çıkarıp uzattı. Sonra çıkarmak için mestlere ellerimi uzattım. Bana; "Mestleri bırak! Çünkü ben onları ayaklarım temiz iken (abdestliyken) giydim.” dedi ve hemen üzerlerine meshetti.

 

Ravi İsa b. Yunus dedi ki: ''Babam Yunus, Şa'bi'nin (şöyle) dediğini nakletti: "Urve, bu hadisi babasından bizzat müşahede ettiğini, babasının da Rasulullah'dan müşahede etmiş olduğunu kesinlikle ifade etti:”

 

 

Diğer tahric: Buhari, vudu; Müslim, tahare; Nesai, tahare; İbn Mace, tahare; Tirmizî, tahare

 

AÇIKLAMA:     Yukarıda kısaca hikaye edilen hadisede, Muğire b. Şu'be'nin Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in ayaklarını yıkayacağını zannederek mestlerini çıkarmak istemesi üzerine Nebi (s.a.v.)in "Onlara dokunma, ben onları ayaklarım temizken giydim" buyurması meshlerin sahih olabilmesi için abdestli iken giyilmelerinin şart olduğuna delalet eder. Binaenaleyh ayağın birini yıkayıp daha abdest tamam olmadan mesti yıkanan ayağına, sonra ikinci ayağını yıkayıp ikinci mesti de öbürüne giyen kimse mestleri tam abdestli giymiş sayılmayacağından bu mesh caiz değildir.

 

İmam Malik, Şafii, Ahmed, İshak bu görüştedirler. İmam Nevevi de bu hususta şunları söylüyor; Hadiste geçen ayakların temiz olmasından murad, bütün abdest organlarının temiz olmasıdır. Binaenaleyh, diğer abdest organları tamamen yıkanmamişken bir ayağı yıkayınca hemen ona mest giymek caiz değildir.[Nevevi, Şerbu Müslim III, 170.]

 

Ebu Hanife ile Süfyan-i Sevri, Yahya b. Adem, Müzeni ve Ebu Sevr ise: “Meshin sahih olması için ayakların yıkanmış iken giyilmiş olmaları yeterlidir. Binaenaleyh önce sağ ayağın yıkanıp, mestin giyilmesi sonra da sol ayağın yıkanıp mestin giyilmesi, caizdir. Tam taharetin vakti mestlerin giyildiği vakit değildir. Bilakis, abdestin bozulduğu vakittir.[Meylani Ahmed, Hidaye Tercümesi, I, 61] demişlerdir. Hidaye müellifi Merğinani'nin bunu böyle izah etmesine itiraz eden Şafiiler: "Bu hadis onun aleyhinedir" demektedirler. Ancak Ayni bu itiraza şu cevabı vermiştir. "Biz evvela Hidaye sahibinin sözünü ele alacağız, sonra itirazlara cevap vereceğiz. Hidaye sahibinin "mestlerin tam taharetle giyilmesi şarttır" sözü onları giyerken tam taharetin şart kılındığını değil, bilakis tam taharetin abdest bozulduğu zaman şart olduğunu ifade eder. Bizim mezhebimiz budur. Hatta bir kimse evvela ayaklarını yıkayarak mestlerini giyse de ondan sonra abdestini tamamlasa abdesti sahihdir. Onu bozduktan sonra tekrar abdest alırken mestlerinin üzerine mesh edebilir. Çünkü, mestler abdestsizliğin ayaklara sirayetine mani olan şeylerdir. Binaenaleyh onlar ne zaman mani olacaklarsa tam taharet de o zaman şarttır. Mestlerin mani olacakları zaman hades yani abdestsizlik zamanıdır.

 

İtirazcının sözüne cevap meselesine gelince, bu hadis Hidaye müellifinin aleyhine delil olamaz. Çünkü evvela biz de, mest giymenin şartı tam abdestli olmaktır, diyoruz. Bu hususta hiçbir ihtilaf yoktur. İhtilaf ancak, mestler giyilirken mi, yoksa abdest bozulduğu zaman mı abdest şarttır, meselesindedir.

 

Bize göre abdest bozulduğu zaman tam abdestli olmak şartken Şafiilere göre mestleri giymeden önce tam abdestli bulunmak şarttır. Bu ihtilafın neticesi şudur: Bir kimse evvela ayaklarını yıkayarak mestlerini giyse, sonra abdestini tamamlasa bize göre bir daha o mestlerin üzerine mesh caizdir. Şafii mezhebine göre ise, caiz değildir. Çünkü onlarda tertip şarttır. Binaenaleyh Peygamber (s.a.v.)'in mestleri giyerken tam abdestli bulunmayı şart koştuğunu kabul etmiyoruz. Ancak ayakların temiz iken mestlerin giyilmesi şarttır, diyoruz. Çünkü Hadisten anlaşılan budur. Yine hanefi imamlarından Tahavi'ye göre Rasulullah (s.a.v.) "Ben onları temiz olarak giydim" buyurarak "ben onları evvela yıkamıştım" manasını kasdetmiş olabilir. Şu halde onları abdestini tamamlamadan giymiş demektir. Ayakların temizliğinden, kiri, pası veya cünüplüğü kasdetmiş de olabilir..." diyor.

 

Yine aynı itirazcı şunu söylüyor: "İbn Huzeyme'nin Safvan b. Gassan'dan rivayet ettiği bir hadiste "Bize Rasulullah (s.a.v.) ayaklarımız teiniz olarak mestlerimizi giydiğimiz vakit sefer halinde üç gün, mukim iken bir gün bir gece onların üzerine mesh etmemizi emir buyurdu" denilmektedir. İbn Huzeyme bu hadis'i Müzeni'ye sorduğunu, Müzeni'nin ona, "bu hadisi bizim ulemamız rivayet etti, Şafii'nin en kuvvetli delili budur”' dediğini söylüyor."

 

Ben derim ki, eğer Muzeni "Şafii'nin en kuvvetli delili bottur" sözüyle mesih müddetini misafir için üç gün, mukim için bir gün bir gece olduğunu kasdediyorsa bunu kabul ediyoruz. Fakat mestleri giyerken tam abdestli olmanın şart olduğunu kasdediyorsa kabul etmiyoruz."[Ayni Umdetu'l-Kari]

 

Bu Hadiste meshin sahih olabilmesi için bulunması gereken şortların bir kısmı açıklanmıştır. Ulema bu şartların dışında dana başka şartların da bulunmasını şart koşmuşlardır.

 

1) Ayaklar suyla yıkanmış olmalıdır. Binaenaleyh teyemmümle alınan abdestle ayaklara mesh etmek caiz değildir.

 

2) Mestlerin temiz olması lazımdır.

 

3) Kendisiyle peşi peşine yürümek mümkün olmalıdır, Hanefiler bu mesafeyi bir fersah olarak takdir etmişlerdir ki, yaklaşık olarak 6 kilo metredir. Şafiiler ise, bu mesafenin misafir sayılacak kadar uzun olması lazım geleceği görüşündedirler.

 

4) Malikiler ise, ayrıca mestlerin deriden olmasını ve ayağa süs teşkil etmesi için değil, ayağın muhafazası için giyilmiş obuasını ve dikiş'i bulunmasını şart koşarlar. Ayrıca sünnete uymak gayesi ile giyilmiş olup sadece rahatlık gayesiyle giyilmemiş olmasını da şart kılarlar. Keza hac esnasında dikişli mest giymek gibi, mesti giymekle bir haramı işlememiş olmak lazımdır.

 

Hanbelilere göre ise,

 

1) Kendi kendine ayakta duramayan şey mest olamaz.

 

2) Gasbedilmiş mest üzerine mesh caiz değildir.İsterse bu gasba zaruretler sürüklemiş olsun.

 

3) Cam gibi saydamlığından veya şeffaflığından dolayı dışından bakınca içindeki ayağı göstermemesi lazımdır. Keza çok ince olduğundan deriyi göstermemesi gerektir. Binaenaleyh o ince örülmüş çoraplar üzerine mesh caiz değildir. Bir de yukarıdan bakılınca yıkanması farz olan yerlerden bazı kısımların görülebileceği kadar geniş olmaması lazımdır.

 

Hanefi mezhebinde ise kısaca mestin şartlan şunlardır.

 

1) Mestleri abdestli olarak giymek.

2) Mestler, ayakları topuk kemikleriyle beraber örtecek şekilde olmalıdır.

3) Giyilen mest ayakta olduğu halde bir fersah yürümeye müsait olmalıdır.

4) Mestin topuktan aşağı olan kısmında, ayağın küçük parmağının üç katı genişliğinde yırtık olmamalıdır.

5) Mestler bağsız olarak ayakta duracak derecede kalın olmalıdır.

6) Mest suyu geçirmemelidir.

7) Mest giyilen ayak en az, küçük ayak parmağıyla üç parmak genişliğinde olmalıdır.